Sex Hikayeleri

5 ay önce - Admin Ekledi - 1133 Kez Okundu

Arkadaşımın Türbanlı Karısını Orospuya Çevirdim

Arkadaşımın Türbanlı Karısını Orospuya Çevirdim

Merhabalar. Adım Nahit, 32 yaşındayım. Yıllarca bir fabrikanın müdürlüğünü yaptıktan sonra, 7 yıldır tecil ettirdiÄŸim askerliÄŸimi yapmak için müracatta bulundum. Fabrikada tüm personel tarafından sevilen, sayılan, aynı zamanda çok otoriter biriydim. Fabrikanın yemekhaneden sorumlu aşçısı, Erkan isminde genç biriydi ve iki ay önce 17 yaşında bir kızla evlenmiÅŸti. Düğününe beni de davet etmiÅŸ, ben ÅŸehir dışında olduÄŸum için düğünlerine gidememiÅŸ ve evlendiÄŸi kızı görememiÅŸtim, fakat çokta merak ediyordum. Bu arada erkan benden çok korkar, aynı zamanda çokta saygı gösterir, her zaman günlük menü dışında bana özel yemekler yapar, bazen de, “Müdürüm bir gün seninle kafaları çekelim, mezeler benden!” derdi. Ama bir türlü iÅŸlerimizin yoÄŸunluÄŸu nedeniyle fırsat bulamamıştık. Neyse günüm geldi iÅŸimden ayrıldım ve askere gittim.

Askerden geldikten sonra oturduÄŸum apartmanın altında boÅŸ olan bir dükkanı kiraladım ve inÅŸaat malzemeleri üzerine bir iÅŸyeri açtım. Aradan 6 ay kadar geçmiÅŸti, bir gün fabrikaya eski patronumu ziyaret için gittim. Fabrikada benim dönemimden çalışan hiç kimse kalmamış, bütün personel yenilenmiÅŸ, patron iÅŸleri baya bir küçültmüştü. Çalışanlara yemekhane sorumlusu Erkan’ı sordum, onun da iÅŸten ayrıldığını ve yemeklerin tabildottan geldiÄŸini söylediler. 15 gün kadar sonra bir gün sabah dükkanın önüne bir sandalye atıp güneÅŸlenirken, motorlu birisi önümden geçti ve Erkan’a çok benziyordu. Ama güneÅŸ gözlüğü taktığı için tam emin olamadım. Aynı kiÅŸi akÅŸam üzeri tam ters istikamete doÄŸru geçince, ben sabahları ve akÅŸamları yola bakmaya baÅŸladım ve her gün geçiyordu. Birkaç gün sonra akÅŸam geçerken ben bunu durdurdum, evet Erkan’dı. Beni görünce baya bir ÅŸaşırdı, “Oooo müdürüm!” deyip elime sarıldı. Dükkana davet ettim. HoÅŸ beÅŸten sonra, “Birkaç gündür görüyorum ama emin olamadım, her gün bu caddeden nereye gidiyorsun?” diye sordum. Yeni taşınmışlar, evi caddenin sonundaki varoÅŸ mahallesinde imiÅŸ ve baÅŸka bir fabrikada aşçı olarak çalışıyormuÅŸ…

Baya bir hasret giderdikten sonra, motoruna bindi, giderken de, “Müdürüm, ailecek te görüşelim, buralarda hiç çevremiz yok, herkes kendi halinde, bari sizinle gidip gelelim, hanımın ve çocuÄŸun çok canı sıkılıyor!” dedi. OkeyleÅŸtik ve “İstediÄŸiniz zaman buyurun gelin!” dedim. AkÅŸam durumdan eÅŸime de bahsettim. Bu arada ben 8 yıllık evliyim ve 4 yaşında bir çocuÄŸum var. Erkan’ın da hemen bir çocuÄŸu olmuÅŸ ve bir buçuk yaşına girmiÅŸ. EÅŸim, “Olabilir, eÄŸer hanımı kafadengi birisi ise, benim de canım sıkılıyor aslında, benim içinde iyi olur.” dedi. Erkan birkaç gün sonra dükkanın önünden motorla geçtiÄŸinde bu sefer arkasında başörtülü, pardesülü kapalı bir bir bayan ve kucağında bir çocuk vardı. Ofisimde olduÄŸum için onlar beni görmedi, ama ben çok ÅŸaşırmıştım, karısının kapalı biri olabileceÄŸini hiç düşünmemiÅŸtim ve ilk defa görüyordum, fakat çok hızlı geçtikleri için doÄŸru dürüst görememiÅŸtim.

Cumartesi akÅŸam üzeri Erkan dükkana uÄŸradı ve “Müdürüm, müsaitseniz Pazar günü size gelmek istiyoruz?” dedi. Karıma telefon açıp müsait olup olmadığımızı sorduÄŸumda, karım da, “Müsaitiz müsaitiz, buyursunlar gelsinler, hatta biraz erken gelsinler kahvaltıyı da birlikte yapalım!” dedi. Pazar günleri iÅŸyerini açmıyordum, Pazar sabah erkenden kalkıp unlu mamül fırınına giderek Simit, Poaça ve Börek aldım ve beklemeye baÅŸladık. Saat 10:00 gibi geldiler, kapıda karşıladık. İçeri geçtiler, “HoÅŸgeldin!” diyerek eÅŸine elimi uzattım ve tokalaÅŸtık. Ama ne tokalaÅŸma! Elleri ateÅŸ gibi yanıyordu! Samimi bir ÅŸekilde, “Ben Hayriye!” dedi. “Ben de Nahit!” dedim ve ekledim, “Bu arada siz hasta olacaksınız galiba, ateÅŸiniz var!” dedim. Hayriye hafif gülümseyerek, “Yok, benim doÄŸal halim bu!” dedi. Erkan da, “Müdürüm ben kışın soba kullanmıyorum, Hayriye’nin teni çok sıcaktır!” dedi, gülüştük. Hayriye minyon tipli, hafif çukur gözlü, beyaz tenli, yüzü ve vücut yapısı süper güzel bir kadındı. Ona bakmaktan kendimi alamıyor, fakat göz göze gelmeye de korkuyordum.

Kahvaltı masasına geçtik. Hayriye çocuÄŸu uyutmak için yan odaya geçti. Bu arada biz masaya oturunca, ona benim karşımdaki sandalye kaldı. 5-10 dakika sonra geldi ve karşıma oturdu. Derin bir kahvaltı sohbeti, yaz olduÄŸu için balkon kapısı açık, güzel bir ortam, kakara kikiri 2 saat kadar masada kaldık. Hayriye kapalı olmasına raÄŸmen çok hoÅŸ sohbet, biraz utangaç ama konuÅŸkan birisiydi. Kahvaltıdan sonra biz balkonda koyu sohbete dalmışken, hanımlar bulaşık falan derken öğlen oldu ve hanımlar yanımıza gelerek pikniÄŸe gitme teklifinde bulundular. Hazırlıklar yapıldı pikniÄŸe gittik. Vaktimiz çok güzel ve eÄŸlenceli geçiyor, bu arada samimiyetimiz artıyordu. Piknikte çay içerken Hayriye bana, “Nahit abi, Erkan 3 yıldır seni öyle anlatıyordu ki, merakımdan çatlamıştım!” dedi. Erkan da lafa girdi, “Ee o benim biricik müdürüm, bana çok babalık yaptı, ondan gördüğüm iyiliÄŸi babamdan görmedim ben, gerçi fabrikada yardım etmediÄŸi tek işçi yoktu, o fabrikadaki bütün işçilerin babasıydı!” dedi. Hayriye de, “Abi ne zaman bir durum olsa Erkan, ÅŸimdi Nahit müdürüm olacaktı ben bu hale düşmezdim diyor, seni anlata anlata bitiremiyor!” dedi. Bu arada eÅŸim bir bana, bir Hayriye’ye bakıyor, bir ÅŸeyler çözmeye çalışıyordu. Ben ise kötü duygulara girmemek için kendimi zorluyor, fakat Hayriye’den de gözümü alamıyordum. 19-20 yaşında, süper güzel bir hatun karşımda ve göz göze gelmemek için resmen kendimle savaşıyorum.

AkÅŸam üzeri piknikten döndük, akÅŸam yemeÄŸi falan derken saat 22:30 oldu. Herkes pikniÄŸin de etkisiyle baya yorulmuÅŸtu. Bunlar, “Artık kalkalım…” dediler. Sabah gelirken minibüsle geldikleri için yine minibüsle gitmeleri gerekiyordu ben, “Olmaz, minibüsle göndermem, sizi ben bırakırım!” dedim. “Ya zahmet etme.” falan dediler. Ben de, “Hem evi de öğrenmiÅŸ olurum.” deyince itiraz etmediler. EÅŸime, “İstersen sen de gel.” dedim. EÅŸim, “Ben yorgunum, sen bırak gel.” dedi. Neyse ben bunları evlerine bıraktım. Arabadan inerlerken çocuk Erkan’ın kucağında idi. Vedalaşırken yine tokalaÅŸtık, ama Hayriye’nin elleri yine ateÅŸ topu gibi yanıyor ve içimi fena yapıyordu. Elimi bırakmadan, “Nahit abi her ÅŸey için çok teÅŸekkürler, çok güzel bir gündü, en kısa zamanda biz de sizi bekliyoruz!” dedi. Bu arada gözlerimin içine bakıyordu, durduÄŸum yerde yarağım kazık gibi olmuÅŸ, yüzüm kızarmıştı. “Abi sen bana diyorsun ama sen hasta olacaksın, yüzün kıpkırmızı ve terliyorsun!” dedi. Ben de güneÅŸ çarpmış olabileceÄŸini söyledim. VedalaÅŸtık ve ben eve döndüm.

EÅŸim geceliÄŸini giymiÅŸ yatmış, yatakta beni bekliyordu. Soyundum ve yataÄŸa girdim. Biraz sohbet ettik, onları nasıl bulduÄŸunu sordum. Çok beÄŸendiÄŸini, iyi insanlar olduÄŸunu ve görüşebileceÄŸimizi söyledikten sonra bana manalı manalı bakarak, “Umarım bu düşüncelerim yüzünden beni piÅŸman etmezsin!” dedi. (EÅŸim çok kıskanç bir yapıya sahiptir). “Ne demek istiyorsun?” dedim. “Kız çok güzel ve sana da çok hayran kaldı!” dedi. “Ne alaka? Kocası anlatmış, o da merak etmiÅŸ, ne var bunda?” dedim. “Daha çok toy, sen yine de dikkat et!” dedi. “Abartıyorsun! Duymadın mı, bana Abi diyor, ayrıca kapalı birisi!” dedim. “Orası öyle, ama ne bileyim, o kadar güzel ki kıskanmamak elde deÄŸil!” dedi. Ben de, “Sen ondan güzelsin karıcığım!” diyerek dudaklarından öptüm ve amını avuçladım ve okÅŸamaya baÅŸladım. Sonra karımın külodunu çıkardım, amını yalayıp, az önceki elin sıcaklığının ve konuÅŸmalarında etkisinde kalarak kazık gibi olmuÅŸ yarağımı karımın amına geçirdim. Karım, “Offfffff, iÅŸte bu huyuna bayılıyorum senin, ne zaman aklımdan geçse yarağını amımda buluyorum!” diyor ve dudaklarını ısırıyordu…

Ben ise Hayriye’yi siktiÄŸimi hayal ediyor, karıma köklüyordum. Karım zevke gelmiÅŸ çılgınlar gibi inliyor, “Ben bu yarağı kimseyle paylaÅŸamam! Bu yarak bana ait! Sakın o karıyı sikeyim deme!” diyor, kendi kuÅŸkularını dillendiriyordu. “Karıcığım merak etme, Hayriye karşımda soyunup bacaklarını ayırsa bile dönüp bakmam!” diyerek karımın amına pompalıyordum. Karım, “Ben seni bilmezmiyim? On senedir yediÄŸim bu yarağı tanımazmıyım? Öyle bir fırsatı kaçırırmısın sen, bulduÄŸun ilk fırsatta koyarsın kızın amına!” diyor, beni daha da azdırıyordu. 20 dakikadır karımı sikiyordum ve artık son noktaya yaklaÅŸmıştım, hızla pompalıyor, “Merak etme aÅŸkım, siksem bile bana senin kadar zevk veremez!” diyerek karımı rahatlatmaya çalışıyordum. Karım ise ikinci defa boÅŸalıyor olmanın zevkiyle, “Sik kocacığım sik, bu yaraÄŸa helal olsun, bu yarak ne Hayriye’ler hak ediyor! Offfff çıldırıyorum, pompala kocacığım, kökle amıma!” derken, korunmadığı için, yarağımı son bir hamleyle karımın amından çektim ve göbeÄŸine boÅŸaldım. Nefes nefese kalmış bir vaziyette üzerinde 2-3 dakika hareketsiz kaldım, sonra yanına uzandım. Karım dudağıma bir öpücük kondurarak, “Az önce söylediklerimi sakın ciddiye alıp ta kıza birÅŸey yapayım deme haa! Sana belli olmaz, izin verdiÄŸimi falan düşünürsün!” diyerek gülümsedi.

Aradan 3-4 gün geçmiÅŸti ama Hayriye bir türlü aklımdan çıkmıyor, resmen bütün gün düşüncemi iÅŸgal ediyordu. Ellerinin sıcaklığı aklıma geldikçe yarağım kalkıyor, elleri böyleyse acaba amı nasıldır bunun diye düşünmeden edemiyor, bir yandanda arkadaşımın karısı hakkında böyle düşünceler taşıdığım için kendime kızıyor, müthiÅŸ bir suçluluk duygusu yaşıyordum. Tam bir ikilem içindeydim. Bir akÅŸam vakti tam dükkanı kapatmayı düşünüyordum ki, Hayriye caddenin karşı kaldırımından kucağında çocuk ile yavaÅŸ yavaÅŸ yürüyerek evlerinin ters istikametine doÄŸru gidiyor ve sık sık arkasına dönüp bakıyordu. Hemen koÅŸarak yanına gittim ve arkasından, “Hayriye?” dedim. Galiba sesimi tanıyamadığı için birden irkildi, beni görünce de biraz rahatladı. “Bu saatte böyle yaya nereye gidiyorsun? Hayır mı?” dedim. “Abi sorma ya, Erkan gece vardiyasında çalışıyor, iÅŸe gitti, ben de annemlere gidiyorum. Minibüsü beklemeyeyim, yavaÅŸ yavaÅŸ yürüyeyim dedim, ama hep dolu geçiyorlar, almadılar, buraya kadar geldim.” dedi. Ben de, “YorulmuÅŸsun, gel biraz dinlen, böyle olur mu, o kadar yol kucağında çocukla yürünür mü, gel hadi!” diyerek çocuÄŸu kucağından alarak, biraz da emrivaki bir tavırla iÅŸyerime götürdüm…

Hayriye yorulmuÅŸ, kan ter içinde kalmıştı. SoÄŸuk bir kola ikram ettim. “Abi ben almasaydım, geç oluyor, ÅŸimdi minibüsler nöbete düşerse çok geç kalırım!” dedi. Ben de, “Merak etme, seni bu saate minibüsle gödermem, ben bırakırım, rahat ol, al ÅŸunu iç, serinle biraz!” dedim. “Nahit abi zahmet etme, ben minibüsle giderim!” dedi. Ben kaÅŸlarımı çatarak, “Seni bu saatte böyle göndermem, sonra Erkan duyarsa bana kırılmaz mı?” dedim. Hayriye de çaresiz, “Peki abi!” dedi ve kolayı aldı. Çocuk uyuyordu, koltuÄŸa yatırmıştım. Sohbete baÅŸladık, tam karşımda oturuyor ve havadan sudan konuÅŸuyorduk. Ben ise yine gözümü dikmiÅŸ öyle derinlere dalmıştım. Birkaç defa göz göze geldik. Ben hep gözümü kaçırıyordum ve sonuncuda kaçıramadım, bir an sessizlik oldu, 10-15 saniye gözgöze bakıştık. Bu defa o gözünü kaçırdı, ben hemen toparlanmaya çalıştım, ama bu arada masa altında benim yarak yine kazık gibi olmuÅŸtu. “Abi ne zaman kapatıyorsun?” dedi. Ben de, “5-10 dakikaya kadar kapatırım, gideriz!” dedim. Bu arada yukarıyı evi aradım ve bir iÅŸim olduÄŸunu, bir yere kadar gidip geleceÄŸimi ve merak etmemelerini söyledim.

Masanın altından yarağımı düzelttim, eÄŸer anlarsa rezil olacağımı düşündüm ve sakinleÅŸmek için birkaç dakika dikkatimi dağıttım, masadaki evrakları dosyaları falan toparladım. SakinleÅŸince de, “Hadi kalkalım!” deyip çocuÄŸu kucakladım ve arabaya kadar ben götürdüm. Arabaya varınca çocuÄŸu almasını, kapıları açacağımı söyledim. ÇocuÄŸu alırken ben biraz çekingen davrandım, ama o çok rahattı ve yanaÅŸtı, çocuÄŸu sıkı tutabilmek için sarılarak alırken, benim kolumun birisi çocukla onun arasında kaldı ve pardüsünün üzerinden taÅŸ gibi göğüslerini ilk defa hissederken neredeyse kalp krizi geçirecektim. Kapıları açtım, arkaya binmek istedi. “AÅŸk olsun, bu da ne demek oluyor? Hakaret sayarım bunu!” deyince, “Ay abi özür dilerim, böyle düşüneceÄŸini bilemedim!” dedi ve ön tarafa geçti. Neyse yola çıktık, bu arada hava iyice kararmıştı. Ben acele etmiyor, yolu uzattıkça uzatmaya çalışıyorum. GideceÄŸimiz yer normal trafikte yarım saatlik yoldu, ama akÅŸam trafiÄŸi de iÅŸin içine girince baya bir uzadı. Trafik durunca, ben kucağındaki çocuÄŸun yanağını okÅŸamak bahanesiyle ona yanaşıyor, zaman zaman kazara olmuÅŸ gibi göğüslerine elimi sürtüyordum…

Çaktırmadan kalkmış yarağımı düzelttim ve konu açılsın diye, “Demek Erkan benden çok behsetti ha, öyle mi?” diye sordum. “Sorma Nahit abi, seni yere göğe sığdıramıyor, ben de merakımdan çatlıyordum.” dedi. “Eee merakın geçti mi? Nasıl, merak ettiÄŸin kadar varmıymışım bari?” dediÄŸimde, bir iki saniye sustu ve “Evet, çok iyi bir insansınız!” dedi. “TeÅŸekkür ederim, sizde iyisiniz, Erkan’ı severim, çok saygılı çok efendi bir çocuk. Onla evli olÄŸun için çok ÅŸanslısın! Eminim iyi bir kocadır!” diye zarf attım. Hayriye yine bir iki saniye sustuktan sonra, “Eh iÅŸte, öyledir…” dedi. “Ne demek ÅŸimdi bu? Nasıl eh iÅŸte? EvliliÄŸinizde sorun mu yaşıyorsunuz?” diye sordum. “Abi evlilik olur da sorun olmaz mı?” dedi. “Hayırdır, büyük bir sorun mu? Bak üzüldüm ÅŸimdi, oysa ben sizi çok mutlu görmüştüm.” dedim. “Yok, tabi ki mutluyuz, ama bizim de kendimize göre sorunlarımız var tabi, biraz özel sorunlar Nahit abi.” dedi.

“Bana güvenebilirsin, eÄŸer paylaÅŸmak istersen seni dinlerim ve elimden geldiÄŸince de çözümü konusunda yardımcı olurum, ayrıca bende sır olarak kalır, bu konuda bana güvenebilirsin!” dedim. “Nahit abi sana güvenmesem bu kadarını da söylemezdim zaten, ama güvensem de daha fazlasını anlatmam doÄŸru olmaz.” dedi. “Peki sen bilirsin!” deyip, torpidodan bir kartvizitimi çıkardım ve uzattım, “EÄŸer çok daralır da konuÅŸmaya ihtiyaç duyarsan çaÄŸrı bırak, ben seni ararım!” dedim. Kartı aldı, “Tamam abi, ararım!” dedi. Bu arada yüzü deÄŸiÅŸmiÅŸ, hüzün, utanma, çekinme ve korku karışımı tuhaf bir ifade almış, gözlerini karşıya dikmiÅŸ anlamsızca yola bakıyordu. Bir kart daha çıkardım ve bir kalemle birlikte uzattım, “Buna da sizin numarayı yaz, bende de sizin numaranız bulunsun.” dedim. Numarasını yazdı ve uzattı. Baktım ev numarasını yazmış sadece, “Cep numaranı da yazsaydın.” dedim. “Ben cep telefonu kullanmıyorum, hep evde olduÄŸum için ihtiyacım olmuyor.” dedi. “Peki tamam!” dedim.

Bu arada gideceÄŸimiz yere varmıştık. Hayriye’ye arabadan inmeden ona, “Sen kötü görünüyorsun, büyük bir sorununuz var galiba?” diye sordum. “Yok bir ÅŸey abi, sonra anlatırım!” dedi. “Tamam o zaman, yarın mutlaka telefonunu bekliyorum, anlatacaksın bana!” dedim. “Tamam! Erkan öğleden sonra saat 2:30 gibi evden çıkıyor, ozaman ararım.” dedi. “Tamam o zaman saat 2:30 dan sonra telefonunu bekliyorum, mutlaka ara bak! Bu arada sen geri nasıl döneceksin, saatte epeyce oldu?” diye sordum. “Ben bu gece burada kalacağım abi, kardeÅŸimin düğün hazırlıkları var, yarın alışveriÅŸe çıkacağız, alışveriÅŸten sonra oradan direkt minibüsle dönerim eve. Abi çok teÅŸekkür ederim, sana zahmet oldu bu geç saatte.” dedi. “Ne zahmeti canım, ne olacak ki, ne zaman arabalık bir durum olursa, gece gündüz farketmez, aramazsan gücenirim!” dedim ve tokalaÅŸmak için elimi uzattım. ÇocuÄŸun başını dizine koydu ve tokalaÅŸtık. Eli elimde, “Yok bu sıcaklık normal bir ÅŸey deÄŸil!” diyerek gülümsedim. “Abi benim elim hep böyledir, pek tokalaÅŸmam ama kimle tokalaÅŸsam çocukluÄŸumdan beri hep bunu söylüyorlar, demek ki sıcak kanlı birisiyim!” diyerek o da gülümsedi ve arabadan indi.

Hemen geri döndüm, ama içim içime sığmıyordu, eve nasıl vardım bilmiyorum. Gözümün önünden gitmiyordu, ertesi gün öğlene kadar bana bir yıl kadar uzun geldi. Saat 14:30 gibi çıktım dışarıya ve Erkan’ın geçmesini bekliyorum, ama geçmedi. Saat 15:30 oldu, ne Erkan geçti ne Hayriye’den telefon geldi, kafayı yiyordum. Masama geçip koltuÄŸuma oturup gözlerimi saate diktim, kulağım telefonda. Saat 16:15 oldu halen telefon yok. Ne olursa olsun ben arayacaktım, eÄŸer Erkan açarsa (Haftasonu müsaitseniz, ya siz gelin, yada biz gelelim) deyip bir ÅŸekilde olayı kapatacaktım. Kaldırdım telefonu, çevirdim numarayı, daha ilk çalışının ilk saniyesinde telefon açıldı…

“Alo.” dedim. Hayriye’den titrek ve kısık bir sesle cevap geldi, “Alo?” dedi. “Ben Nahit, Erkan evde mi?” diye sordum. “Yok Nahit abi, 14:30’da gitti o.” dedi. “Buradan geçmedi, kapıda bekledim ama göremedim?” dedim. “Abi motorla gitmedi, servisle gitti, normalde servis alıyor onu, ara sıra motorla gidiyor.” dedi. “Anladım. Hani arayacaktın, neden aramadın?” diye sordum. “Aramadım iÅŸte…” dedi. “Neden? Hani konuÅŸacaktık?” diye sordum. Kısa bir sessizlik oldu, “BoÅŸver Nahit abi, konuÅŸmayalım!” dedi. “Hmmm. Pardon, sanırım aramakla ben yanlış yaptım. Ben konuÅŸacağımızı, bana sıkıntılarını anlatacağını düşünmüştüm.” dedim. Yine kısa bir sessizlikten sonra, “Abi hangi sıfatla dinleyeceksin benim sorunlarımı, yani sana neden anlatayım, seninle neden konuÅŸayım bunları?” dedi. “Dost olduÄŸumuzu düşünüyordum ben.” dedim. “Tamam abi dostuz, ama aile dostuyuz, sorunlarımızla seni meÅŸgul etmek istemem.” dedi.

“Sen bilirsin, ama akÅŸam da dediÄŸim gibi, eÄŸer anlatmak, boÅŸalmak istersen dinlerim ve anlattıklarını da bir sır olarak saklarım (burada boÅŸalmak kelimesini özellikle kullanmıştım), her ÅŸeyi içine atmak saÄŸlığına zarar verebilir, insanda bazen dışa vurma ihtiyacı doÄŸar.” dedim. “Ya elbette konuÅŸmaya ihtiyacım var, elbette birilerine anlatsam rahatlarım, ama bu neden siz olasınız? İşte benim kafamı karıştıran bu, yoksa birileriyle sıkıntımı paylaÅŸmayı ben de isterim.” dedi. “Sen bilirsin, kime güveniyorsan onunla paylaşırsın, güvendiÄŸin birisi varsa ona anlat, ama içinde tutma. AkÅŸam bir ara çok kötü oldun, o halin aklımda kaldı, üzüldüğüm için aradım, onun için anlatmanı istedim, bana güvenebileceÄŸini düşündüm.” dedim. “Güveniyorum…” dedi. “Güveniyorsan anlatırsın.” dedim. “Åžimdi deÄŸil, ama belki daha sonra anlatırım.” dedi. “Peki ne zaman istersen anlatabilirsin, bilesin ki ben dinlemeye hazırım!” dedim. “Tamam abi bunu bilmek içimi rahatlattı.” dedi.

“Seni tutmayayım, eÄŸer iÅŸin varsa kapatabiliriz.” dedim. “Yoo iÅŸim yok, çocuk uyuyor zaten.” dedi. “İyi, benim de canım sıkılıyordu, sakıncası yoksa öylesine sohbet edelim.” dedim. “Sakıncası yok…” dedi. “AlışveriÅŸi yaptınız mı?” diye sordum. “Evet yaptık, çok güzel ÅŸeyler aldık.” dedi. “Senin güzel ÅŸeylere ihtiyacın yok ki.” dedim. “Bana deÄŸil, kardeÅŸime aldık… (Biraz sessizlik oldu) Hem benim neden güzel ÅŸeylere ihtiyacım olmasın ki?” diye sordu. Sustum, terledim ve titremeye baÅŸladım. Titrek bir sesle, “Sen zaten çok güzelsin, extra güzel bir ÅŸeye ihtiyacın yok!” dedim. Yine kısa bir sessizlik ten sonra, “Ciddi ben güzelmiyim?” diye sordu. “Hemde çok!” dedim. “İltifatın için teÅŸekkür ederim, bunu duymak çok güzel!” dedi. Hayriye’nin bu sözleri bana cesaret vermiÅŸti, artık balık oltaya geliyordu, “İltifat deÄŸil, gerçekten çok güzelsin, hatta hayatımda gördüğüm en güzel kadınsın!” dedim. “Yok artık, o kadar da abartmayın lütfen!” dedi. “Abartmıyorum!” dedim. “Nerem güzel ki?” diye sordu. “Yüzünden baÅŸka nereni gördüm ki?” deyince gülüştük…

“Beni güzel bulmana sevindim Nahit abi!” dedi. “Sorununuz bu mu yoksa, Erkan seni güzel bulmuyor mu?” diye sordum. “Yok, o da güzel olduÄŸumu söyler ara sıra.” dedi. “Hmmm, tutturamadım!” dedim. “Abi sonunda konuÅŸturacaksın beni, bizim sorunumuz saÄŸlık sorunu!” dedi. “Nasıl yani, saÄŸlık derken? Yoksa hastamısın? DemiÅŸtim sana bu sıcaklık normal deÄŸil diye.” dedim. “Yok abi, sorun Erkan’da, bende deÄŸil!” dedi. “Öylemiiii? Peki nesi var? Hemen tedavi ettirelim, ağır bir hastalığı falan mı var? Doktora gittiniz mi?” diye sordum. “Hayır gitmedik! Zaten sorun da bu! Doktora gitmemesi!” dedi. “Nasıl yani? Niye gitmiyor ki?” dedim. “Gitmiyor iÅŸte!” dedi. “Ben götürürüm onu, sen hastalığını söyle bana!” dedim. “Gitmez abi! Utanıyor!” dedi. “Yahu saÄŸlığın utanması mı olur, bu nasıl bir zihniyet, doktora gidilmez mi, nesi var bunun? Verem mi? Kanser mi?” diye sordum. “Yok abi, öyle bir ÅŸey deÄŸil, erkekliÄŸi ile ilgili…” dedi.

İşte tuzağıma düşmüştü. Biraz sessizlik oldu. “Hmmm, sanırım anlıyorum, ama saÄŸlık saÄŸlıktır, ben öyle düşünürüm, eÄŸer tedavisi olan bir rahatsızlıksa gitmeli doktora!” dedim. “Abi özür dilerim, ama bir ÅŸey soracağım, tamam ben sana güveniyorum, ama aynı zamanda da senden utanıyorum, biraz açık konuÅŸsam ayıp olur mu?” dedi. “Ne ayıbı yaa! Sen ne saçmalıyorsun, ayıp falan olmaz, istediÄŸin gibi konuÅŸ! Anlat ÅŸimdi, nedir sorun?” dedim. “Abi Erkan’ın erken boÅŸalma sorunu var!” dedi. “Öylemi? Hmmm, anladıımm, peki ne kadar erken?” diye sordum. “Çok erken! Dakika bile sürmeden! Bir defasında içine bile giremeden 3 kere boÅŸaldı, dördüncüde de içine girer girmez boÅŸaldı ve o günde çocuk kaldı. Aslında gerdeÄŸi de o gün yapmış olduk, yani düğünden 2 ay sonra! Ara sıra söylüyorum doktora gidelim diye, doktora gideceÄŸimize beni öldür diyor.” dedi.

“Hmmm, durum baya vahimmiÅŸ, senin adına nekadar üzüldüğümü bilemezsin!” dedim. “Nahit abi bana bunları anlattırıyorsun da, peki yengemle sizin seviÅŸmeniz nekadar sürüyor? Ne sıklıkta yapıyorsunuz?” diye sorduÄŸunda bir üst Level’e geçtiÄŸimizin göstergesiydi bu soru. Zafer kazanma yolunda ilerliyordum. KonuÅŸmanın bundan sonrasını iyi yönlendirebilirsem, Hayriye’yi kesin sikebilecektim. “Yengenle hemen hemen hergün seviÅŸiriz ve 20-25 dakikadan tut da 1 saati geçer bazen!” dedim. Hayriye’nin ÅŸaÅŸkınlığını telefondan bile hissedebiliyordum, “Yok yaa? Okadar sürüyor mu abi? Okadar süre yengemle ne yapıyorsunuz?” diye sordu. “Vaktimiz kısıtlıysa hemen yengene girerim ve 20-25 dakika yaparım yengeni, fakat vaktimiz bol olduÄŸunda, yarım saate yakın birbirimize Oral yaparız, 69 yaparız, Rus iÅŸi, Fransız iÅŸi yaparız, Amerikan iÅŸi yaparız, deÄŸiÅŸik Fantaziler yaparız, Dirty Talking yaparız, birbirimizi birer ikiÅŸer kez Orgazm ettikten sonra Finali Doggy veya Jokeyle yaparız!” dedim. (Bilerek bu kelimeleri seçmiÅŸtim!).

Hayriye, “Oral? 69? Dörti Tolkink? Jokey? Dogi? Rus iÅŸi…? Abi anlatacaksan Türkçe anlat da anlayayım!” dedi. “Oooo, pardon canım! Haklısın! Örneklelerle anlatsam daha iyi olur aslında, fakat biraz açık saçık olur, sakıncası var mı?” dedim. “Yoo, sakıncası yok, istediÄŸin gibi anlat abi!” dedi. “Bak ÅŸimdi, seviÅŸmeden önce, yani sikiÅŸmeden önce, ön seviÅŸme denilen birÅŸey var, 69 bunlara en güzel örnek. 69’u sana şöyle açıklayım: Mesela ben yatakta sırtüstü yatıyorum, sen de benim üzerime ters yatıyorsun, ben seninkini yalarken, sen de benimkini yalıyorsun. Bunları yaparken de Dirty Talking yapıyoruz, mesela, Yarrağımı iyi yala Orosopu! TaÅŸaklarımı em amına koduÄŸumun Kaltağı! Birazdan senin bu daracık amcığını sikip parçalayacam! Domaltıp, osurta osurta sikecem seni FahiÅŸe! Yarak hastası azgın Orospu seni! diyorum. Sen de, Sik parçala amcığımı koca yaraklı sikicim, erkeÄŸim, kökle amıma, geçir yarrağını! falan diyorsun!” dedim…

Hayriye belliki bu kadar da açık beklemiyordu, sesi kesilmiÅŸ, telefonda hızlı hızlı nefes alışını duyabiliyordum. Muhtemelen eli amına gitmiÅŸti. Gerçi benim de elim sikimdeydi. Birkaç saniye suskunluktan sonra Hayriye heycanla ve titrek bir sesle, “Eee, sonra…?” diye sorunca, bir üst Level’e daha geçmiÅŸ olduk ve anlatmaya devam ettim. Artık resmen telefonda sekse dökmüştüm iÅŸi, “Bak mesela, amın kıllı mı?” diye sordum. Hayriye burnundan soluyarak, heyecanla, “Yok deÄŸil, devam et lütfen!” dedi. “Ohhh, yani amın kaymak gibi, kaymak gibi amlara bayılırım! Amının dudaklarını aÄŸzıma alıp sündürüyorum, emiyorum, amcığına dilini sokuyorum, götünün deliÄŸini parmaklıyorum! Sen de yarağımı hızlı hızlı emiyor, aynı zamanda amını yüzüme bastıra bastıra sürtüyorsun. İkimiz de birbirimizin aÄŸzına boÅŸalıyoruz, ben senin amının sularını yalarken, sen de benim döllerimi yalayıp yutuyorsun!” deyince, Hayriye köpek gibi soluyarak, telefonda inlemeye baÅŸladı. Çok geçmeden, Hayriye’den, “Ağıhhhh Ihhhhh…” diye bir inleme çıktı ve hiç birÅŸey söylemeden telefonu kapatıverdi. Kesin Orgazm olmuÅŸtu ve utancından kapatmıştı telefonu. Bu arada ben de küloduma boÅŸalmıştım!

Ertesi gün yine aynı vakitte aradım. Hemen açtı yine telefonu, “Alo?” dedi. “Alo benim, Nahit! Dün hata ettim galiba, özür dilemek ve vedalaÅŸmak için arıyorum, söz birdaha aramayacam! Kendine iyi bak, bye!” dedim. Hayriye hemen, “Dur kapatma!” dedi. “Efendim canım?” dedim. “EÄŸer dünkü bir hataysa, bu sadece senin hatan deÄŸil, bunu ben de istedim! Bana kızma, dün çok tuhaf oldum, ondan kapattım telefonu! İlk defa kendimi gerçek bir kadın gibi hissettim, ne olur konuÅŸ benimle. Beni birdaha aramazsan, ot gibi yaÅŸamaya mahkum olurum, hayatımda hiç heyecan kalmaz!” dedi. Hayriye tam istediÄŸim kıvama gelmiÅŸti, biraz daha üstüne gitmeye karar verdim ve “Bak canım, bu yaptığımızın yanlış olduÄŸunu ve de sonunun nereye varacağını sen de biliyorsun, en iyisi burda bitirelim bu iÅŸi!” dedim. Hayriye aÄŸlamaklı bir ses tonuyla, “Bunu bana yapma! EÄŸer yalvarmamı istiyorsan yalvarırım! Ne yapmamı istersen yaparım, nasıl olmamı istiyorsan öyle olurum! Altına yatmaya bile hazırım! Orospun olurum! Kaltağın olurum! Yarağını yalarım, döllerini yutarım! ErkeÄŸim benim, sikicim benim! Domalt sik beni! Geçir yarağını amıma! Götümü sik, parçala!” deyince, dünkü kaldığımız yerden telefon seksine devam ettik…

Yaklaşık bir hafta boyunca hergün telefonda seks yaptıktan sonra, arkadaşımın o kapalı ve utangaç karısı Hayriye, artık tam bir Orospu gibi olmuÅŸtu ve artık gerçekten sikilmek istiyordu. Ben de dayanamıyordum artık ve nezamandır yüzünü görmemiÅŸtim, “Yarın sabah iÅŸyerime uÄŸrasana aÅŸkım, seni çok özledim!” dedim. “Kocam evde, çıkamam!” dedi. “Karımdan yemek tarifi almaya gideceÄŸini söylersin, 5 dakika görsem yeter!” dedim. “Tamam bakarız!” dedi. Ertesi sabah saat 08:45 gibi iÅŸyerime geldiÄŸinde içim içime sığmıyor, çıldırıyorum. Hemen kapıyı kilitledim, pancurları indirdim ve yanına geçtim. Aman tanrım o ne güzellik! Hafif bir makyaj yapmış, başında desenli saten bir başörtüsü vardı. Pardesüsünü çıkardığında, üzerinde beyaz sıfır yaka bir badi, altında topuklarına kadar inen, tüm hatlarını belli eden, kırmızı dar bir etek. Direk yanına vardım, ellerimi uzattım, ellerimden tuttu. Koltukta oturuyordu, kendime doÄŸru çekerek kaldırdım ve direk dudaklarına yapıştım…

Çılgınlar gibi öpüşüyoruz. “AÅŸkım gel arka odaya geçelim!” dedim, elinden tuttum, arkadaki küçük odada Çekyat vardı, hemen oraya girdik. “Dur yapma, yakalanırsak rezil oluruz!” dedi. “AÅŸkım ben o riski alacak kadar istiyorum seni! Ya sen?” dediÄŸimde, eteÄŸini kaldırdı külodunu sıyırdı, Çekyata yattı ve “Ben de kocamı ve çocuÄŸumu evde bırakıp sabahın köründe karından yemek tarifi almak gibi sudan bahaneyle buraya gelecek kadar istiyorum! Hadi sik beni!” dedi. Hemen amına yumuldum, bir iki dil darbesi atmak için, fakat sanki hiç am yok, orada incecik bir çizgi varmış gibi duruyordu amcığı. Hayatımda siktiÄŸim karının haddi hesabı yoktur, ama böylesini hiç görmemiÅŸtim, 3-4 cm uzunluÄŸunda ince bir çizgi! AÅŸkım bu ne böyle?” dedim. “Ne var, ne oldu?” dedi. “AÅŸkım bence Erkan’da sorun yok, bu amcığa giremeden boÅŸalmak hastalık deÄŸil, kimse dayanamaz buna!” dedim…

Hayriye saçlarımdan tutup beni kendine doÄŸru çekti, “Çok konuÅŸma ÅŸimdi karın falan gelir, hadi aç ÅŸu amcığımı!” dedi. Benim yarak zaten akÅŸamdan beri kazık vaziyette, o amcığı da görünce damarlar patlayacak hale geldi. Hemen kafasını bolca tükürükledim ve Hayriye’nin amına aÅŸağı yukarı sürtmeye baÅŸladım. Yarağımın kafasını amının dudaklarında hissedince, Hayriye’nin gözleri kaydı, “AÅŸkım, ilk erkeÄŸim sen olacaksın, çok özledim bu anı, hadi sevgilim, geçir artık bana!” dedi. “AÅŸkım sen doÄŸum yapmadın mı? Bu amcık sanki hiç açılmamış gibi!” dedim. “Sezeryanla doÄŸurdum! Zaten Erkan içine girdi bir defa bile git gel yapmadan patladı, amımın gördüğü yarak bu kadar! Åžimdi sen patlat, hadi göster marifetini, Zifaf yaptır bana, acıt canımı!” diyerek habire üstüne çekiyordu. “Hazırmısın aÅŸkım?” dedim. “Hazırım erkeÄŸim! Hemde nasıl hazırım! Anladın mı ÅŸimdi elimdeki ateÅŸin sebebini?” dedi.

Yüklendim! Sanki yarağımla çarÅŸaf yırtıyorum, o kadar dar amcık! Zar zor yarısına kadar soktum, Hayriye kolunu ısırıyor, gözleri sım sıkı kapalı, sanki nefes almıyordu. Biraz bekledim, kollarını açtım, parmaklarımı parmaklarına geçirdim, “Gözlerini aç sevgilim!” dedim, açtı. Göz gözeyiz, nefeslerimiz birbirine karışıyor, “Hadi kökle erkeÄŸim!” diye inliyor. Bir daha yüklendim ve artık dibindeydim. Gözü gözümde, diÅŸlerini sıkıyor ve öyle bir bakışı vardı ki, gözlerinden birer damla yaÅŸ başörtüsüne doÄŸru süzüldü. Sikimi yavaşça geri çektim, tekrar yüklendim. Birdaha, bir daha derken titremeye baÅŸladı. O tapılası güzellik altımdaydı ve ben onu sikiyordum, hemde göz göze, inanamıyordum. Saatlerce öyle kalabilirdim, fakat acele etmeliydim, vaktimiz çok dardı, baÅŸladım pompalamaya ve gözlerinin içine bakarak, “AÅŸkımsın! Sevgilimsin! Kadınımsın! Orospumsun! FahiÅŸemsin!” diyordum…

Hayriye de, “ErkeÄŸimsin! Sikicimsin! Vurucumsun! Hadi sik beni! Hadi kökle! Vur dibime! Ohhhh yedir yarrağını bana, hadi sik Erkan’ın karısını, hadi vur koçum, vur erkeÄŸim, çatır çatır sik, doyur amımı! Ohhhh, ilk erkeÄŸimsin! Kökle Orospuna! Kökle FahiÅŸene! Hadi hadi sik beni! Sik arkadaşının karısını! Senin Orospunum hadi!” diyordu. Bir süre pompaladım ve Hayriye sara hastası gibi titreyerek Orgazm oldu ve “Ben bittim, hadi sen de boÅŸal erkeÄŸim!” dedi. “Korunuyormusun?” dedim. “Hayır, fakat patla amıma, fışkırt, dibimi dölle erkeÄŸim!” deyince ben de öyle bir patladım ki, 15 yıldır böyle boÅŸalmamıştım. 3-4 dk. içinden çıkmadan üzerinde yattım dudak dudaÄŸa. Sonra hemen kalktık toparlandık. Pancurları ve kapıyı açtım hem caddeye bakıyoruz hem konuÅŸuyoruz. “Harikaydın aÅŸkım, bana kadınlığımı tattırdın!” dedi. “Sen de öyle aÅŸkım, o nasıl amcık öyle, neredeyse hiç olmayacakmış, resmen yarağımı acıttın!” dedim. “Bendeki amcık amcık da, siken yarak olmayınca amcık ne yapsın? AÅŸkım ben gideyim artık, kimseyi şüphelendirmeyelim!” dedi. “Tamam aÅŸkım, yalnız bu sikiÅŸi ben saymıyorum! Bu akÅŸam geleceÄŸim, seni evinde doya doya sikeceÄŸim, olur mu canım?” diye sordum. “AÅŸkım çok korkuyorum gören olur diye!” dedi. “Yok ben kimseye görünmeden gelirim aÅŸkım. Saat tam 20:30 da sendeyim, tamam mı Hayriye?” dedim, “Tamam Nahit!” dedi, gitti.

Heyecanla akÅŸamı beklemeye baÅŸladım. AkÅŸam saat 20:30 da evinin önünden geçerken sokak kapısının açık olduÄŸunu gördüm ve hemen içeri daldım. Kapıdan içeri girer girmez kapı arkamdan kapandı. Baktım kapıya sırtını dayamıs öyle bekliyordu. Evin ışıkları tamamen sönüktü, ancak sokak lambasının ışıkları pencereden sızıyor ve evin içini loÅŸ bir aydınlık kaplamıştı. Hemen kucağıma aldım ve odaya götürdüm hiç konuÅŸmuyorduk. Öpmeye baÅŸladım. Yavaşça çömeldi ve gözlerimin içine bakarak fermuarımı açtı, yarağımı aÄŸzına alarak öyle bir emmeye baÅŸladı ki, daha bir dakika olmamıştı, benim yarak beton gibi olmuÅŸtu bile. Ben de onu yalamak istiyordum, yarağımı iki eliyle kavradı, “Hayır ben bunu istiyorum hemen, sen sonra yalarsın, vaktimiz çok nasıl olsa!” dedi.

Hemen birbirimizi soyduk, yere uzandı, “Hadi koçum! Hadi benim hovardam! Göster ÅŸu erkekliÄŸini! YaraÄŸa doyur ÅŸu amcığımı!” dedi. Hiç beklemedim, hemen bacaklarının arasında yerimi aldım, yarağımı amının dudaklarında aÅŸağı yukarı gezindirmeye baÅŸladım. Hayriye çıldırmıştı, kıvaranıyor, “Geçir kökle artık, ne olur dayanamıyorum, sok koca yaraklım, sok orospun olayım, sok artık!” diye yalvarıyordu. Öyle bir kökledim ki yarağımı, sanki kızgın bir taşın deliÄŸine sokmuÅŸum gibi acı duydum. Onun ise çığlıkları evin içini doldurdu. Gözleri hafif kaydı, bayılacak sandım. Derin derin nefes alıyordu. Ben yarağımı amından yavaşça geri çekip, çok sert bir ÅŸekilde tekrar yüklendim. Kısık bir sesle inliyor, boynumu ve kulaklarımı yalıyor, küçük ısırıklar konduruyordu. Ben hızlanmıştım, kısık kısık nefes alıyordu, “Vur erkeÄŸim, dibime vur! Vur koçum! Sik, becer beni! Sen benim ilk erkeÄŸimsin, yırt ÅŸu amımın yarak görmeyen yerlerini, yırt aÅŸkım, kocacığım, koca yaraklı hovardam, sik parçala amımı koca yaraklım, sikemeyenin amını böyle sikerler, off dayanamıyorum, içimi yakıyorsun, pompala canım, hadiiiiii geçirrrrr aslanım!” dedikçe hayvanlaÅŸmıştım…

Hayriye amının kaslarını sıkarak adeta yarağımı bırakmamacasına eziyordu. Amcığı gevÅŸeyeceÄŸine sanki dahada sıkılıyor, daralıyordu. Susmak bilmiyor, haykırıyordu, “Açım koca yaraklım, açım yaraÄŸa, açım sikilmeye! Of ne güzel sikiyorsun! Seni ilk gördüğümde amımdan akan suyu görseydin oracıkta Erkan’ın yanında tecavüz ederdin bana, Erkan’a da başımı tuttururdun!” dedi. “Tutarmıydı?” diye sordum. “Böyle siktiÄŸini görse eminim beni kendisi siktirir sana, zaten tapıyor sana!” dedi. Bunları duyunca anladım ki, o hanım hanımcık, çıtı pıtı, kapalı kadının fantazi dünyası sınırsızmış, sikiÅŸirken konuÅŸmak ve özellikle kocasını aÅŸağılamaktan müthiÅŸ zevk alıyordu. Hemen ben de buna yardım etmeye baÅŸladım, “Senin o boynuzlu kocanın amına koyayım ben! Karısını siktiÄŸimin pezevengi!” dedim.

“Oooohhh, eveeet, sik Erkan’ın karısını! Pezevenk kocamın sikemediÄŸi amına koyyy errkeÄŸimmm. Sik, boynuzlat arkadaşını, Erkan’a boynuz taktır bana, sikicim sen ol, boynuzlu pezevengim o olsun, yırt amımı, yırt götümü, sana kendimi o pezevengin kucağında siktirmezsem bu yarrak bana haram olsun sikicim!” diye haykırıyordu. “Sen tam bir OrospuymuÅŸsun, amına koyduÄŸumun Kahpesi, amının ateÅŸi vücuduna, eline vurmuÅŸ, anlasaydım ilk fırsatta zorla sikerdim seni, adi FahiÅŸe!” dedim. “Evet tecavüz etmeliydin bana, zorla, bağırta bağırta, aÄŸlata aÄŸlata sikmeliydin, o gün arabanla daÄŸa kaldırmalıydın beni!” dedi. “Sende bu Orospuluk varken seni daha öyle sikerim ki, o pezevenk kocanın boynuzları caddelere sığmaz, merak etme!” dedim. “Ooohhh sik erkeÄŸim Erkan’ın karısının tazecik amcığını! Daha bu orospu kocasının taptığı bu arkadaşına neler verecek!” dedi. “Neler vereceksin?” dedim. “Amcığımı verecem!” dedi. “Onu zaten verdin amcık karı, dalga mı geçiyorsun, amına koyduÄŸumun Orospusu seni!” dedim.

“Götümü de verecem, bakire el deÄŸmemiÅŸ götümün de sahibi sen olacaksın erkeÄŸim!” dedi. “İşte bu güzel!” dedim. “Götümü de siktirecem sana, fakat önce ÅŸu doymamış amcığımı doyurmalısın, sik Nahitim! Sik erkeÄŸim, hovardam benim! Oohhh! Kocam olacak o pezevengin boynuzları uzasın, arkadaşının altında amımı siktiriyorum, ohhhh! Hadi vur! Sakın durma! Oooof, aaaah dayanamıyorum, bana birÅŸeyler oluyor, içim gidiyor, sakın durma, kökle birtanem, kökle! Ahhhh…” dedi ve titremeye baÅŸladı. BoÅŸalmak üzereydi, zevk alması için yarağımı geri çektim, başının yarısına kadar çıkardım ve tekrar kökledim ve öyle bir bastırdım ki, dibinde bekledim ve boÅŸaldığını hissettim. Ben ise hızımı daha alamamıştım, kendimi sıkıyor boÅŸalmamak için direniyordum…

Yaklaşık 45 dakika sonra Hayriye dördüncü kez boÅŸalırken, ben de patlamak üzereydim ve makina gibi hızlandım, “Geliyorum Orospu, nerene boÅŸalayım?” dedim. Hemen bacaklarını sımsıkı belime, kollarını da boynuma doladı, gözlerimin içine bakıyor, sıktığı diÅŸlerinin arasından, “İçime boÅŸal koçum, içime boÅŸal aslanım! Her yerim senin, istediÄŸin yerime boÅŸalabilirsin, ama önce ÅŸu Orospunun döle susamış taze amını döllerinle bir sula, arkadaşının sikemediÄŸi karısını dölle, bu am senin döllerine kurban olsun, hadi sikicim, hadi fışkırt amıma, fışkırt döllerini!” dedi. “Ya hamile kalırsan?” deyince, “Offff, hadiii, fışkıırrrrt aÅŸkımm, bırak kendini, hadiii ak içimeee, ak amımaa, ohhh hadi sikicim, yolla döllerini hadiii, kalırsam sana hamile kalayım, senin çocuÄŸunu doÄŸurayım, hadiiii!” diye bağırdı. Öyle tahrik olmuÅŸtum ki, artık bu sözler üzerine o anda patladım! Ama ne patlayış, amının içi, en ücra köşesine kadar dolmuÅŸtu. Adeta kısa bir baygınlık geçirdi…

O gece Hayriye’yi defalarca siktim (Götten de siktim!) ve iliÅŸkimiz 3 yıldır sürüyor. Her fırsatta amdan, götten, aÄŸzından, neresi denk gelirse orasından çılgınca siktim. Åžimdi benden hamile kalınca kocasına her ÅŸeyi anlatmış, kocası önce kızmış, ama sonra çaresiz olduÄŸu için kabullenmiÅŸ 🙂